17 Aralık 2011 Cumartesi

MAYMUNLAR CEHENNEMİ BAŞLANGIÇ - RISE OF THE PLANET OF THE APES


Yapım : 2011-ABD
TÜR: Bilim Kurgu,Aksiyon,Dram,Gerilim,Macera

·         Liderliği maymun Ceaher’den,,kusursuz itaati ve birliktelik ruhunu da diğer maymunlardan öğreneceğiz!!!!!
Neyden bahsediyorsun sen yaa deli kız demeyin ben çok ciddiyim;) Filmin özüne bakmak lazım,sdece görüntü showuna değil.Ben de CD cimin tavsiyesi üzerine almıştım filmi.Aslında bilim-kurgu olduğu için biraz tereddüt etmiştim ama film hiç de fena çıkmadı.Eğer kendinizi vererek izlerseniz bazı sahnelerde duygulanacağınıza eminim.Nasıl olursa olsun tüm bilim-kurgulardan nefret ediyorum derseniz de diyecek birşey yok tabi.O zaman size de başka filmler araştırırım:))



Alzheimer hastalığına çare bulmak için maymunlar üzerinde bazı deneyler uygulanır.Anne maymun saldırganlığından dolayı öldürülür,fakat araştırmacıların onun bir yavrusu(Ceaher) olduğundan haberleri yoktur.Çünkü Wild ona zarar verilmesin diye gizlemiş ve evinde bakmıştır.Anne maymuna önceden zeka geliştirici iğneler yapıldığı için aynı özellik Ceaher'e de geçmiştir...Hatta zekası öylesine hızlı gelişiyor ki beden diliyle anlaşabiliyor ve  çok iyi satranç oynayabiliyor.
Filmin çok özel bir noktasını yakaladım ve paylaşmak istiyorum.İnsanlar keyfiyeten maymunlara zarar veriyor,dalga geçiyor ama Ceaher(lider maymun),diğer maymun arkadaşları bi insanı öldürmek istediklerinde onları ikaz ediyor ve izin vermiyor.
Tanıdık geldi bu nokta öyle değil mi? Yok tanıdık gelmedi diyeniniz varsa,,Aynı dünyada mı yaşıyoruz acaba arkadaşım? =)=) 


Filmi internetten izlemek isteyenler için kolaylık olsun,buyrun buradan:) Tek Part ve görüntü kalitesi fena değil.İyi Seyirler



9 Aralık 2011 Cuma

AHİ EVRAN-I VELİ,FELSEFESİ ve AHİLİK KÜLTÜRÜ



        

            Memleketim Kırşehir'in tarihine anlam katan dervişin hayatını anlatmak istedim bu kez.Bu sayede Ahi Evran Üniversitesi'nin adının nereden geldiğini de öğrenmiş olacağız.Ayrıca Ahi Evran Mahallesinde oturduğumu da söylemeden geçemicem :D
            TRT belgeselini izlerken edindiğim bilgileri aktaracağım.Hani kaynağı da söyleyeyim de sonradan şey olmasın:P
            Önce Ahi nedir,Ahilik nedir,kuralları nedir sorularına cevap bulalım. Ahilik=Ahi Evran Hazretleri tarafından Hacı Bektaş-ı Veli  hazretlerinin tavsiyesiyle kurulan esnaf dayanışma teşkilatıdır. Bugünkü anlamda sivil toplum kuruluşudur.Ahi diye tabir edilen ise dürüst esnaftır.Ahiliğin Kuruluş Felsefesi=> Allah insanları yemek,içmek,evlenmek,mesken edinmek gibi birçok şeye muhtaç olarak yaratmıştır.Hiçkimse bu ihtiyaçları kendi başına karşılayamaz.Toplum çeşitli sanat kollarını yürüten insanlara muhtaç olduğuna göre,bu sanat kollarını yürüten çok sayıda insan belli bir yere toplanmaları ve herbirinin belli bir sanatla meşgul olmaları gerekir.Ki toplumun bütün ihtiyaçları görülmüş olsun. Ahilik vasıtasıyla ticaret hayatı; üretim yeterliliği,kalitesi,iş felsefesi,üretim felsefesi,kurumsal olma kavramlarıyla tanıştı ->>(Can alıcı noktadır burası;) aynı bölümde okuduğum arkadaşlarm için çok şey ifade edecektir;) Amacı; işini en iyi şekilde yapan,adaletli,dürüst,ahlaklı esnaflar yetiştirmek.Şöyle bi düşündüm de,,,Ahi Evran inanılmaz zor bir işe soyunmuş bence Çünkü adaletli,dürüst bi doktor,mühendis,muhasebeci vs.yetişir belki ama esnaf................bilmiyorum!!!
              Anadolu ahilik teşkilatının yüzyıllar boyu ayakta kalmasını sağlayan en önemli şey,kurumsal yapısıdır.Bakınız eski bir kaynakta ne yazıyor:   İnsanların birarada çalışması,sanatkarlar arasında rekabet ve çatışmaya sebep olabilir.Çünkü bunların herbiri kendi ihtiyacına yönelince,menfaatler çatışması ortaya çıkabilir.Karşılıklı affetme ve hoşgörü olmadığı zaman kavga ve ihtilaf ortaya çıkar.(( Pardon!ne hoşgörüsünden bahsediyoruz,ne kavgasından bahsediyoruz:) savaş çıkıyor savaaş:) )) O halde insanlar arasındaki ihtilafı halledecek kanunlar koymak gereklidir.Tabi o zamanki kanunlar bu devirde işlemez ama nasıl yaptıklarına bir bakın=> Malını düzgün üretmeyen esnaf önce ikaz edilir.İkazı anlamazsa pabucu dama atılır( dikkat!bu bir deyim değil:)) Bu ceza türü,insanların içinde ve çarşının ortasında yapıldığı için yaptırımcıymış.Dahası var..Ayrıca o kişinin bir daha işyeri açmasına izin verilmezmiş.Ocağına incir ağacı misali yani:)
            Şimdilerde yapılar,değerler o kadar büyük bir hızla bozuluyor ki nerdeyse ışık hızında...ne kural koyarsan koy,ne yaparsan yap nafile.İnsanın içine ahlak tohumları atılmadıktan sonra,,herşey boş! Günümüzde iş ahlakı falan da kalmadı ayrıca.Yükselmek,kazanmak için gözün kapalı herşeyi,herkesi ez geç.Sonunda zafer senin olsun da hangi yoldan olursa olsun.
             Ahilerden bahsetmişken şu hiyerarşi sisteminden bahsetmeden geçmemek gerek:) Yamak->Çırak->Kalfa->Usta->Yolatası->Ustabaşı->Yiğitbaşı->Ahibaba
             Gerçek adı Mahmud Bin Ahmed olan Ahi Evran,yalnızca deri ustalarının değil,ondan başka 32 çeşit esnaf zümresinin lideri ve Anadolu Ahilik Teşkilatının kurucusudur.1171 senesinde İran’ın batı Azerbaycan taraflarında bulunan Hoy kasabasında doğmuştur.Sonraları Anadoluya gelir ve Kayseri'ye yerleşir.Burada halka debbağlığı (hayvan derilerini işleyerek kullanılır hale getirilmesini sağlayan sanat)öğretir.Oradan ayrılır Konya'ya yerleşir,burada ders vermeye başladıktan bir yıl sonra Mevlana'nın hocası Şems-i Tebrizi öldürülüyor.Ve cinayete Ahi Evran'ın adı karışıyor :-0 (enteresan bi bilgi oldu benim için.Çünkü Mevlana ve Şems ile ilgili okuduğum kitaplarda bundan bahsedilmemişti).Halk arasında iki dedikodu dolaşır.1.si; Mevlana'nın oğlu Alaaddin'in öldürmüş olacağı 2.si ise;Ahilerin. Aslında neden sadece ahilerin isminin karıştığını anlayamadım:S çünkü sadece ahiler değil nerdeyse tüm halk nefret ediyordu Şems'ten.
             Alaaddin ve Ahi Evran eş zamanlı olarak Kırşehir'e gelirler.Ve bu şehir Ahi Evran için son duraktır artık!Moğollar,Kösedağ yenilgisinden 17 yıl sonra ikinci kez Anadoluya giriyor ve 93 yaşındaki Ahi Evran'ı öldürüyorlar.Aynı şekilde Alaaddin de ölüyor.
             Ahi Evran,Kırşehir'e geldikten sonra teşkilatın gelecek yıllara daha sağlam taşınabilmesi için altyapıyı kuruyor.Ve onun vefatından sonra bu gelenekler devam ediyor ve her ilde Ahi Evran vakıfları ortaya çıkıyor.Her yılın ekim ayında birçok ilde Ahilik Haftası coşkuyla kutlanır.Bu "coşkuyla" kelimesini çok kullanmak istedi canım:D Kutlamalarla ilgili kendi çektiğim fotoğrafları koymak istiyordum ama bi türlü bulamadım onları.Neyse nasip kısmet



Kırşehir Belediye Başkanı & Mustafa Ceceli :)





             Seneye,Ahiliğin anavatanı Kırşehir'e şenliklere katılmak isteyenlerin otobüs biletleri benden =P =P sonra Termal Kaplıcaya gider bi güzel rahatlarsınız hehehehhhhhhh
              Kapanışı Usta'nın Çırağa nasihatiyle yapayım:)
             
                               AHİLİK NASİHATI
                        ( Ustanın Çırağına Nasihati )


                                               •Kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol 
                                   • Harama bakma.
                                   • Haram yeme.
                                   • Haram içme.
                                   • Doğru , sabırlı , dayanıklı ol.
                                   • Yalan söyleme.
                                   • Büyüklerden önce söze başlama.
                                   • Kimseyi
kandırma.
                                   • Kanaatkar ol.
                                   • Dünya malına tamah etme.
                                   • Yanlış ölçme , eksik tartma.
                                   • Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini
,hiddetli iken yumuşak davranmasını bil

2 Aralık 2011 Cuma

İSKENDER - ELİF ŞAFAK

                                     
                                         Elif Şafak'ın son kitabı çıktııııııı! =)
              Şafak'ın yazı dilini beğeniyorum,farklı ve akıcı.Kitapları çok fazla satılıyor bu yüzden de insanda bir merak uyandırıyor:Neden bu kadar satılıyor? Ben de alıp bi' okuyayım!
               Kitabı anlatmadan önce kendisiyle ilgili bir anımı anlatmak istiyorum: İki sene önce Kocaeli Kitap Fuarında kendisini dinlemeye gittim.Ne kadar zarif bi bayan olduğunu ve ne kadar tatlı konuştuğuna tanık oldum:) Konuşma bittikten sonra bir kitabını aldım ve imzalatmak için upuzuuuuunnn kuyruğa girdim başladım beklemeye,bi yandan da arkadaşlarla laflamaya:) Biri Elif  Hanım'ın vakti doldu,gidecek diye duyuru yaptı.Ben de neeeee orjinal kitap almışım ve o kadar sıra beklemişim asla imzalatmadan gitmem dedim:) Sonra sıra bozuldu kimisi gitti kimisi son kez imzalayın son kez son kez lütfeeenn diyordu (ben ikinci gruba giriyorum:D) neyse efenim arka sıralardan geldim ön tarafa ve kitabı uzattım ona doğru,,imzalanmayı bekleyen birçok kitabın arasına...Elif Şafak gözünün içine sokulmaya çalışılan birçok kitaba şöyle bir baktı ve benim kitabımı aldı (Mahrem).Bu kitap kimin dedi ve ismimi sordu.Alıp imzaladı,,imzalanan son kitaptı:) Kendimi milyoner filmindeki küçük Jamal'ın sevdiği sanatçının posterini elinde tuttuğu sahnedeki gibi hissettim :D sonradan öğrendim ki Mahrem kitabının Elif'te farklı bir yeri varmış,,nedendir bilmem:)
                
                  Aşk aranmadan evvel,düşün bir,
                  ya benden nasıl bir aşık olur?
                  İnsanın sevdası karakterinin yansımasıdır.

                  Sen kavgacı isen,ha bire öfkeli,
                  aşkı da bir cenk gibi yaşarsın.
                  Gönlü pak olanın sevgisi de saf olur.

                  Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır.
                  En derin yaralar ailede açılır,
                  kabuk tutsa bile kanar hikaye,içten içe...

                  Attığınız her adım,yaptığınız her işte
                  kendimizi yansıtırız.
                  Budur çözülmesi gereken bilmece...


       Mutsuz sonlardan nefret edenler var mı? O halde hiç başlamayın bu romana!
 Kitabı anlatmayacağım çünkü bilmece sonlara doğru çözülüyor,büyüyü bozmayayım.Olaylar daha çok ikiz olan Pembe,Cemile ve Pembe'nin kocası Adem,Çocukları İskender,Esma ve Yunus arasında geçmektedir.Birçok kişiden bahsedildiği için kitabın ilk sayfasına soyağacı çizilmiş:) Pembe,ikizinin sevdiği adamla evlenir ve Londra'ya yerleşir.Karakter olarak aralarında inanılmaz uçurumlar olan 3 çocuğu olur,,Ademin de Pembenin de sevgilileri olur,,Seneler sonra ikizi Cemile (hiç evlenmemiş bir ebe) Londra'ya gelir,,olaylar dizisi ve İskender hapse girer.Çok genel anlatımı budur:)

                 Hani bazı kitaplar vardır ya "acaba ileriki olaylarda ne olacak" diye merak ederek okursun.İşte bu da o kitaplardan:) Ben beğendim,bilemem siz nasıl bulursunuz ama tavsiye ederim:)


ALTINI  ÇİZDİĞİM  SATIRLAR



***İskender dünyayı yönetmek,Esma hepten değiştirmek isterken,Yunus'un tek arzusu alemi anlamaktı.O kadar.
***Cemile küçük Yunus'a kraliçeyi görüp görmediğini,gördüyse neye benzediğini sormuştu.O da yanıtlamıştı.
      Kraliçe sarayda yaşar.Saray öyle büyüüüükkkkiii içinde kaybolur.Ama bulup tahtına oturturturlar.Her gün farklı elbise giyer ve komik şapga takar.Şapgayla elbiseyin aynı renk olması şart.Elleri yumşak ve beyaz Çünkü eldiven giyer ve kirem sürer.Bulaşık yıkamaz.Okulda resmini gördüm.İyi birine benziyor.
 ::)))))
***Gelecek onun için bir vaatler ülkesiydi.Henüz görmemiş olmakla birlikte parlak ve güzel olduğuna emindi.Bir sonsuz potansiyeller diyarıydı yarın.Pembenin kendini geleceğe böylesine adayışını açıklayabilecek tek bir kelime vardı:"inanç"-görmeden inanma yetisi.
***Adem içinse bir mabetti geçmiş.Güvenilir,sağlam,değişmez ve hepsinden önemlisi kalıcıydı.
***Bir oğlan çocuğundan erkek çıkaracak iki şey vardır bu dünyada.Unutma! Birincisi bir kadının aşkıdır.İkincisi de başka bir adamın nefreti.
*** Bir kılıca dikkatlice bakarsan,üzerindeki menevişleri görebilirsin.Suyun bu kadar sert ve sağlam malzemede iz bırakabilmiş olması şaşırtıcı gelebilirdi.Oysa hünerli ustalar bilirdi ki metalisertleştirmenin yolu onu önce ateşte ısıtmak,sonra suya daldırmaktı....Erkekler için de aynı.Aşkla ısıtmak gerekir onları,nefretle sertleştirmek.
***Gerçek dünya,içindeki gerçek insanlarla,toprağa bulanmış şekere benzermiş.Tadı güzel de olsa,yenmeyecek türden.
***Bir adamın aşkı mizacının devamıdır,evlat!
***Kimse bir elmasın sahibi olmazdı ki;insan onun koruyucusu olurdu ancak.Her yeni "efendi",elmasın seyahatindeki bir moladan başka birşey değildi.
***İnsan yüreği soba gibi.Sıcaklık üretiyor,enerji yayıyoruz.Ama başkalarını suçlayınca,onları karalayınca,dedikodu yapıp kem konuşunca,enerji kaybolur.Yüreğimiz soğur.
***Evren yuvarlak;çemberde iki yay var.Biri yükselen,biri alçalan.Her insan durmadan hareket halinde.Bazısı iner,bazısı çıkar.Yükselmek istiyorsan,en çok kendini eleştir.Kendi hatalarını görmeyen asla iyileşemez.

17 Ekim 2011 Pazartesi

AŞKIN GÖZYAŞLARI 2 (HZ.MEVLANA)


  (2010 yılınınen çok okunan "Aşkın gözyaşları tebrizli şems" kitabı aşkın sağanağında, yürekleri ıslatmaya devam ediyor...)

            Veeee bu güzel eserin iştahla ikinci serisini okudumm:) 1.kitabında Şems'in ağzından dinlediğimiz hikayeler ve Mevlana'ya olan sevgisini bu kitapda Mevlana cephesinden dinledik.Kitabı kısaca şu şekilde değerlendireyim,başka söze de hacet yok: Son zamanlarda hiç bu kadar ağladığımı hatırlamıyorum,gerçekten yürekleri ıslatan bir eser.Yazarımızın gönlüne sağlık..Çok önemli bir konuya değinmek istiyorum: Mevlana ile Şemsin arasındaki sevgiyi farklı anlamlara çeken kişilere hitaben.Biz onların mertebesine ulaşamadığımız gibi onlara dil uzatmamız hiç hoş değil.Onların aşkları birbirlerine(yani insani olarak) değil Allah'a yöneliş şeklindeydi.Birbirlerinde Allah'ın güzelliğini buldular ve Allah'a daha yakın olmak için birbirlerini basamak olarak kullandılar.

       !!Lütfen dikkatli okuyunuz!!
          Mevlana,oğlu Alaeddin'e anlatıyor:
          -Şeyh Siraceddin,sarayın beni baş imam tayin etmesini bir türlü hazmedememişti.Talip olmadığım halde bu görev bana verilmişti.Şems gelince bu vazifeden feragat ettim,ama seneler öncesinin kinini hala taze tutuyordu.Onun dervişleri önceleri sayıca çoktu.Zamanla yanında birkaç dervişi kaldı,herkes ondan uzak duruyordu.Mal düşkünü,altın biriktirme hastasıydı.Para almadan fetva vermiyordu,fakirleri kapısından kovuyordu.Gözü hala Sultan'ül Ulema unvanındaydı.Bu makama ulaşmakta tek engel olarak beni görüyordu.Oysa ben makamları mevkiler elimin tersiyle itmiş bir adamdım.Birgün baş dervişi ile aralarında şu konuşmalar geçmişti:
           -Mevlana hak etmediği bir şöhreti taşıyor.
           -Anlamadım efendim.
           -Dağın olmadığı yerde tepe dağ gibi görünür.
           -Mevlana olmasaydı,şimdi siz mi dağın zirvesinde olacaktınız?
           -Elbette.
           -Şems varken bu iş zor.
           -Onun icabına bakarız.
           -Nasıl?Katledecek miyiz?
           -Hayır.Halk dedikoduyu çok seviyor.Öyle ki,filanın başı ağrıyor diye laf etseniz,iki sokak sonra,filanın başı kesilmiş olarak yayılıyor.Öyle bir fısıltı yayacağız ki,dedikodu yayıldıkça Şems için Konya kabirden daha darlaşacak,sokağa çıkamaz olacaklar.Ardından Şems,Mevlana yıpranmasın diye buradan kaçmak zorunda kalacak.Halkı yanımıza alacağız.Dedikodu kazanında ikisini de kaynatacağız,birisi buhar olacak,diğeri köz.
           -Bu nasıl bir dedikodu olacak?İçki içiyor dediler,meğerse adam abdestsiz yere basmıyor.İçki imtihanında onlar kazandı,düşmanlar olarak biz kaybettik.Şarap testisinden çıka çıka süt döküldü yere.Şimdi fısıltılar elimize yüzümüze bulaşırsa ne yaparız.Ne çeşit bir fısıltı düşünüyorsun?
           -Şems,oğlancı deriz.Hiç evlenmemiş,bunu koz olarak kullanırız.
           -Olmaz.Tutmaz.Hiç evlenmemiş çok arif vardır.Evlenmemek onun livata(erkek erkeğe ilişki) düşkünü olduğunu göstermez.
           -O vakit,Şems'in Kalenderi ekolünden geldiğini,hatta Cavlakilerden olduğunu yayalım.Cavdakilerde livata çok yaygındır.Halk bunu biliyor.
           -Saçmalama! Cavdakiler kafaların kazıtıp,sakal ve bıyık bırakmayan kel insanlardır.Oysa Şems'in saçı Isfahan gecesi neredeyse beline kadar gelecek şekilde uzundur,üstelik sakalı ve bıyığını ne yapacağız?
           -Ben yine de bu hususta fısıltı çıkarayım,halk bu,konu cinsellik oldu mu abartmayı,yaymayı sever.Bir bakarsınız,belki tutar.
           -Tamam.Mevlana'yı halkın gözünde zayıf düşür de nasıl yaparsan yap.Başarırsan sana ödül olarak kadılık makamı var,bilesin.
           -Teşekkür ederim efendim.Ben şimdiden başlıyorum fısıltıyı yaymaya,Mevlana ailesinden çarşı pazar dolaşan küçük oğludur ve aşırı hareketli bir gençtir,onun kulağına kar suyunu kaçırdık mı işimiz daha da kolaylaşır.Şems'ten en çok nefret edenlerin başında o geliyor.


                   Anlaşılan planlanan fısıltı tutmuş ve şimdiki birçok insan gibi o zamanda yaşayan halk da bu dedikodu kazanına dahil olmuş.Ne acı değil mi? Çok araştırıp,çeşitli kitaplar (tek yönlü değil) okuyup en doğru sonuca varmak gerek,kulaktan dolma bilgiler yada dedikodular insanı aldatmaktan başka birşeye yaramıyor..İnanın mevlana ile şems arasında gerçekten farklı cinsten bir sevgi olmuş olsaydı,onu aynen öyle yazardım.Benim tek bir tarafım var: O da doğru taraf!



 ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR




***Yalnızlığımda seni biriktirmişim meğerse
***Hafızamdaki bütün alfabeyi döktüm,alfabesizim.
***Kapımıza değil kalbimize vuran buyursun(şems)
***Dönmektir sanırsınmarifet;arş dönüyor,yıldızlar dönüyor dersin.
***Bir hayatın üç çeşit yazısı vardır.Birincisini kendisi okur,başkaları okuyamaz;ikincisini başkası okur,kendisi okumaz;üçüncüsü ne ona ne de başkalarına okunur.İşte ben o üçüncü yazıya aidim(şems)
***Sultan Veled,babası Mevlana'ya sorar:"Babacığım Mevlana isminin manası nedir?"
      - Şems birgün bana dedi ki;"sen yokluksun.İsmin de yokluk olsun.Herkes Mevlana ismini Efendi manasında anlıyor.Oysa Farsçada MEV:yokluk; Arapçada LA:yokluk ; Türkçede NA:yokluk demektir.
***Yüce Allah Bezm-i Elest'te hitap eder:" Ey Rıdvan,cennet sizindir,Ey Malik cehennem sizindir!,Ey melekler arş sizindir,kürsi sizindir.Ey siz yanık kalpli ve benim mührümü taşıyanlar!! Siz bana aitsiniz,ben de size aidim"
***Hz.Mevlana'ya sorulur:" Çoğu insanda geçim derdi,rızık korkusu var.Bunu nasıl giderebiliriz?"
     - Bu alemde sıkıntıları perde olarak gör ve her an rızkın kaynağının Allah olduğunu bil.Ahmet'ten Mehmet'ten rızık isteme,Allah'tan iste.Birşey ekeceksen gerçek toprağa(mana aleminde) ek ki orada binlerce ekin meydana gelsin.
***Dış dünyaya kapanma insanın duygularına hakimiyetini kolaylaştırır.Kendi duygu
larına hakim olan başkalarının duygularına da hükmeder.
***Dedim ya,kitaplar kalbe inmedikçe kumdaki yazılardır.Aşk;kitap okumakla öğrenilmez,aşkı kağıtlar da bildirmez.
***Üzerine hem doğrunun hem de günahkarın bastığı toprak gibi olmadıkça,herşeyi içinde gizleyen bulut gibi olmadıkça,ve sevsin sevmesin herşeye hayat sunan yağmur gibi olmadıkça,derviş olunamaz.
***Hz.Mevlana,Şems'in kendisine öğrettiği aşkın sırlarını oğlu Sultan Veled'e söylüyor:
 --Aşkın sırrı,Cehennemden korkmamak ve cenneti arzulamamaktır.
 --Aşkın sırrı,Rahmani nefesin parçası olmaktır.
 --Aşkın sırrı,asıl vatana dönmektir.
 --Aşkın sırrı,saf tevazu hazinesidir.
 --Aşkın sırrı,Alemlere rahmet olan Sultanımız Efendimiz'in(sav) güzelliğini görmek ve hissetmektir.
 --Aşkın sırrı,aşkı Cenab-ı Hakk'ın cemali vasıtasıyla öğrenmektir.
 --Aşkın sırrı,su yerine susuzluğu aramaktır.
 --Aşkın sırrı,açlığın gıdamız haline gelmesidir.
 --Aşkın sırrı,kusurlarımızın farkına varmaktır.
 --Aşkın sırrı,Rabb'imizin bize duyduğu sevgiden dolayı var olduğumuzu bilmektir.
 --Aşkın sırrı,herşeyi O'nun nuruyla görmektir.
 --Aşkın sırrı,hem aşık,hem maşuk olmaktır.

  


TA-HA (1-8) طه


                                                                                          

Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla.
(1) Tâ. Hâ. (2) Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik. (3) Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik. (4) (Kur'an) yeri ve yüce gökleri yaratan Allah tarafından peyderpey indirilmiştir. (5) Rahmân, Arş'a istivâ etmiştir. (6) Göklerde, yerde ve ikisi arasında bulunan şeyler ile toprağın altında olanlar hep O'nundur. (7) Eğer sen, sözü açıktan söylersen, bilesin ki O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir. (8) Allah, kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur.





IN THE NAME OF GOD, THE MOST GRACIOUS, THE DISPENSER OF GRACE
(1) O MAN! (2) We did not bestow the Qur’ān on thee from on high to make thee unhappy, (3) but only as an exhortation to all who stand in awe [of God]: (4) a revelation from Him who has created the earth and the high heavens (5) the Most Gracious, established on the throne of His almightiness. (6) Unto Him belongs all that is in the heavens and all that is on earth, as well as all that is between them and all that is beneath the sod. (7) And if thou say anything aloud, [He hears it –] since, behold, He knows [even] the secret [thoughts of man] as well as all that is yet more hidden [within him]. (8) God – there is no deity save Him; His [alone] are the attributes of perfection!

9 Eylül 2011 Cuma

AYNADAKİ YALAN (NFK)



         Bu,Necip Fazıl Kısakürek serisinde ilk okuduğum kitaptır.Kısakürek'in hiçbir kitabını okumadığımdan yakınıyordum sonunda aldım ve bitirdim:)
         Romanda biraz Halit Ertuğrul tarzı vardı sanki:S Bilirsiniz,önceleri inançsız biri sonradan imana gelir:)) Kitabı birazcık özetleyeyim
         Romanın baş kahramanı Naci,yaşamdan zevk almayan,aşırı ayrıntıcı(arkadaşları felsefeci diyor)biridir.Hayatında iki farklı kadın vardır:Biri,kominist ve erkeksi olan Mine(Naci'den hoşlanıyor);diğeri ise,zarif,alımlı olan ve Naci'nin hoşlandığı;Belma...Kitabın seyrinde bir süre bunlardan bahsediliyor.
Naci bir gün köye gittiğinde Hüsmen ağa ve kızı Hatçe ile tanışır.Naci'nin annesi,oğlunun Belma yüzünden mutsuz olduğunu görünce bunları eve davet eder.Amacı Hatçe'yi oğlu ile evlendirmektir.Hatçe kalbi çok saf ve yaşam dolu bir genç kızdır.Sonraları kanser olduğu anlaşılır ve hastaneye yatırılır.Ölüm döşeğinde olan Hatçe,Naci ile evlenir...Sonrası ölüm ve üzüntü işte
         Naci,Hatçe'yi sadece bir iki hafta tanımasına rağmen onun saflığından ve hayata bakış açısından  çok şey öğrenmiştir.Şimdi,Allah'a daha yakın olmak için elinden geleni yapan ve bu aşkla yanıp tutuşan yeni bir insan ortaya çıkmıştır.Şimdi onun için hayat çok daha anlamlıdır.Üniversite tezini "İslam Tasavvufu ve İnsanlığın Beklediği Nizam" konusunda yazar ve konferanslara katılır.
        Naci,Hatçe'yi sevdi ve bu sevgi onu Allah sevgisine kavuşturdu.Bu tema da Leyla ile Mecnun hikayesini anımsattı bana:)Kitap,bir nefeste bitirdiğim diğer kitaplar gibi değildi..Akıcı olması için çok olay yok belki ama çok fazla mana var;)

ALTINI ÇİZDİĞİM SATIRLAR



***Felsefe ha!..Göğü zıpkınlamak işi...Keşke işiniz toprağı bellemek olsaydı!

***Kendini damla damla vermeyi bilmek ve testiyi asla boşaltmamak sanatı...

***-Düşünmemek için ne yapsın?En azından vücudunda bir yara açıp,onun maddi acısıyla manevi acısını dindirmeye mi baksın?
-Saçma!...Bu,gölgeyi gömmek için üzerine toprak dökmeye benzeyecektir.

***Yaş odunlar gibi haykıra haykıra yanma!..Kuru odunların eriyişine denk,tatlı ve sessiz kavrul!..

***Aynanın karşısına geçip şu her gün eskittiğin suratına bakacağın gün ne zaman gelecek?..

***...ama güldüren bir dram ve ağlatan bir komiklik

***Kapitalizma ve Liberalizma; (Cemiyetin hakkını çalar)..
      Sosyalizma ve Komünizma;(Ferdin hakkını çalar)..
      Materyalizma ve Pozitivizma;(Ruhun hakkını çalar)..
      Ruhun vatanı Doğu!

***Filan adam o kadar siliktir ki,onu bir daha hatırlamamak için bir kere görmek yeter.

***Şekillerin dili,bu ağaçta olduğu kadar hiçbir lisanda çarpıcı olamaz.Ağaç,vahdet musikisinin ne muazzam şekil senfonisi...

***Yokluk boşluğunda helezonlar çizen şüphe yılanı,ne gün anlayacaktır ki,yokluk vardır,o da bir"var"dır; ve her var gibi Allah'ın bir yaratığıdır.Yalnız "var" vardır,yokluk kendi başına yoktur;sonsuzluk boyu var olan da Allah...

***Hakikat birdir ve daima bir kişidir,O bir kişi,bin kişide aranmaz,bin kişi kendini o bir kişide bulur

***Eskiden beri bazı ukalalar,(hakikat şimşeği,fikirlerin çarpışmasında doğar),derler.Halbuki fikirlerin çarpışmasından çok defa müthiş bir toz kalkar ve bu toz perdesi arkasında hakikat,bir zıplayışta geyik gibi kaçar,gider

***"Anladım" tesellisiyle gölgelere hacim kondurup ölçe biçe gidenler (devamlı delil arayan şüpheciler)

***Ve kader...Allah seni her bakımdan hür ve muhtar yarattı ve sonra buna rağmen sımsıkı kuşattı.İnsan ancak köleyi kuşatabilir,fakat hür ve muhtar olanı kuşatabilendir ki,Allah'tır.

***Sırrı düşünüyor..Ve aklı..Ey akıl;seni o kadar gerdim ki,alemde hiçbir madde bu kadar uzayamaz ve incelemezdi.Eğer o kopmadıysa,Allah muhafaza etti de ondan..Her şey sır...

***Her şey anlamakta,yani anlaşılamayanı anlaşılamaz olarak anlamakta...Allahı anlamak işte bu.

***Güzellik esrardır.Ve onun içindir ki,güzel,peçe altındadır.

***Kılıç nasıl nazik ve yumuşak maddeleri kesemezse,zaman da kendi akışı içinde hadiselere karşı huşunet ve mukavemet göstermeyerek rıza ve tevekküle mukabele edenlere bir şey olmaz.

***Konuşan yok,bir musıki şelalesi halinde çağlayan manalar var:
     -Yalan,bu dünya,yalan...Aynadaki yalan...


      









                         

31 Ağustos 2011 Çarşamba

DIGITAL NATİVES vs DIGITAL IMMIGRANTS




            Facebook, Twitter, Google, iPods, etc. have changed the world in radical ways. Cell phones have replaced landlines. Facebook has replaced email. Interactive blogs have replaced static websites. The list goes on and on. The young people who have grown up with digital technology thrive on it. They operate out of a digital perspective. They are more visual, more individualistic, and more connected. They are also less word-oriented, less patient, and less reliant on professional experts. These cultural shifts aren't good/bad or right/wrong. They are just different. And those differences continue to become more apparent - especially when compared to the good ol' days.

           Marc Prensky writes about the difference between "digital natives" (i.e. youths who are growing up with new technology) and "digital immigrants" (i.e. everyone who is learning to use new technology). Here is how Prensky describes the emerging perspective of young people: "Digital Natives are used to receiving information really fast. They like to parallel process and multi-task. They prefer their graphics before their text rather than the opposite. They prefer random access (like hypertext). They function best when networked. They thrive on instant gratification and frequent rewards."

           As digital natives and digital immigrants interact, they are going to have to learn to speak one anther's language and figure out how to effectively navigate each other's cultural differences. In fact, the digital divide might prove to be a more challenging cultural journey than the traditional barriers of nationality, gender, race, etc. As Galadriel said in Lord of the Rings: "The world is changed. I feel it in the water. I feel it in the earth. I smell it in the air." Our task for the future (and present moment) is to figure out how to effectively navigate through our changed and changing world. This is important for everyone who is interested in education, ministry, business, etc. Together we need to figure out how to be culturally savvy when the digital immigrants hang out with the digital natives.

           What can we be doing?